Cennet ülkemiz, belki de Cumhuriyet döneminin en zor yıllarını yaşıyor. Eğitimde, hukukta, iş dünyasında, güvenlikte, yaşam kalitesinde ve güncel haya...
Cennet ülkemiz, belki de Cumhuriyet döneminin en zor yıllarını yaşıyor. Eğitimde, hukukta, iş dünyasında, güvenlikte, yaşam kalitesinde ve güncel hayatın her alanında eksilerdeyiz…
Bakalım bu böyle ne kadar devam edecek…
Yıllar önce Irak’ta savaş çıktığında yüz binlerce Peşmerge’yi ülkemizde ağırlamıştık. Ekmeğimizi, aşımızı paylaştık; misafir dedik, tüm imkânlarımızı seferber ettik…
Ettik de ne oldu? Bugün Irak, emperyalizmin at koşturduğu, sömürdüğü ve parçalara böldüğü bir ülke konumunda… Lakin ceremesini biz çektik ve çekmeye de devam ediyoruz…
Mısır ile papazı bulduk… Yatırımlarımız ve karşılıklı ticaret durma noktasına geldi. Ve yıllarca bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Bize yakın nüfusu olan bu İslam ülkesi de emperyalizmin at koşturduğu bir toprak parçasına dönüştü.
İsrail tarafından gasp edilen toprakları hala işgal altında…
Arap Baharı bahanesiyle İslam ülkeleri birbirine düşürüldü. İsyanlar çıkarıldı. Gençleri cephelere ayrıldı; ceremesini biz çekiyoruz…
Güney komşumuz Suriye’de yaşanan facia 10 yıldır devam ediyor…
Diktatör Esat’tan kaçan Suriyeliler ülkemizde… Hem de öyle az değil; 5-6 milyonu çoktan geçtiği söyleniyor.
Onlar artık Türkiyeli oldu… Ve dönmeyi hiç düşünmüyorlar… Burada çoğaldılar, burada iş sahibi oldular…
“Ne olursa yaparım abi!” diyerek Türk vatandaşlarının önüne kestiler, ekmeğini çalmaya başladılar!
Sonra Afganlar… Taliban’dan kaçan soluğu sınırımızda alıyor!
Sonra rejimle sıkıntı yaşayan doğu komşumuz İran’dan ülkemize sığınanlar…
Sonra kuzey doğu komşumuz Ermenistan’dan ülkemizde ekmek parası çıkarmaya çalışan Ermeniler…
Artık ülkemiz, tam anlamıyla bir “Yabancılar Cennetİ” oldu…
Bir çoğunun ülkesinde savaş var. Onlar bağımsızlık savaşı vermek yerine burada fink atıyor…
***
Ülkemizde milyonlarca üniversite mezunu işsiz… Yine milyonlarca insanımız, yıllardır karınlarını doyuracak bir iş bulmanın peşinde.
Enflasyon, gerçek hayatta % 50’lerin bile üzerinde seyrederken, TUİK her zaman düşük gösteriyor!
Ceza evleri dolup taşıyor!
Hukuk ve adalet ağlıyor!
Eğitim can çekişiyor!
Sağlık sistemi daha da hasta ediyor!
Gençler, okumanın, tahsil etmenin anlamsız olduğuna inanmaya başladı;
eğitimini tamamlayanlar yurt dışına çıkmanın yollarını arıyor.
Cennet ülkemiz, an be an yabancıların istilasına uğrarken, bu ülkenin öz çocukları beyin göç üne hazırlanıyor!
Enflasyona çare bulunamıyor… İşsizlik bir kartopu misali katlanarak artıyor…
Çarşı-Pazar el yakıyor. İnsanlar, tencere kaynatmak için en ucuz yiyeceklere yöneliyor…
Seçimlerde vaat edilen sözler tutulamıyor…
Güzel ülkemizi ümitsizlik içten içe kemiriyor…
Ve yetmemiş gibi şimdi de seçim ekonomisi…
Bu problemler yumağını kim ve nasıl çözecek?
Ülkeyi yönetenler ve yönetime talip olanlar şiddet diline sarılıyor!
Vatandaşın halini düşünen yok…
Hani faizler inecek, işsizlik bitecek, enflasyon dizginlenecekti?
Pırıl pırıl genç vatandaşlarımız aylarca, yıllarca iş ararken, “Ne olursa yaparım abi” diyen istilacı yabancılar her alanda kendilerine iş buluyor…
Artık inşaatçı onlar… Müteahhit onlar…
Bakkal ve market işleten onlar…
Bu ülkenin öz be öz çocukları ise çaresiz, sahipsiz ve ümitsiz…
Kaldık mı kendi ülkemizde çaresiz…
Şairin dediği gibi;
“Ne büyük imtihandır, başındaki Sakarya!
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”
Karamsar olmak istemiyorum… Lakin manzara maalesef böyle!
Şimdi sihirli lambadan bir cin çıksa ve bizi gençliğimize, çok eski yıllara götürse… Fakirdik… Eğitimsizdik… Teknoloji özürlüsüydük… Siyah-beyaz televizyonumuz vardı… Lakin mutluyduk, huzurluyduk, gelecekten ümitliydik…
Var mı bir babayiğit bizi öz yurdumuzda bu kâbustan kurtaracak?