Bugün 24 Kasım Çarşamba… Öğretmenler Günü… Bizleri yarınlara hazırlayan öğretmenlerimizi unutmak olmaz. Aramızdan ayrılanlara Allah’t...
Bugün 24 Kasım Çarşamba… Öğretmenler Günü… Bizleri yarınlara hazırlayan öğretmenlerimizi unutmak olmaz. Aramızdan ayrılanlara Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.
İslam’ın “ilim kapısı” Hazreti Ali (ra) “Bana bir harf öğretenin kapısında kırk yıl kölesi olurum” demiş…
Öyleyse, 29 x 40 yıl kölesiyiz öğretmenin…
Konusu “öğretmen” olan bütün hikâyeler güzel ve anlamlıdır. Üstelik yaşanmış bir hikâye; sizlerle paylaşmak istedim: “Daha ilkokuldayım. Evde telefon çaldı, koştum, açtım. Babamın okul arkadaşı Kerim Amca’ydı arayan. O da babam gibi öğretmendi. Çocukluğumuzun öğretmenleri işte… İki söz arasında hemen birkaç soru, her fırsatta öğretmenliği yaşıyor ve yapıyordu.
Telefonda hemen sınav başlıyordu her defasında…
-Zafer, on yumurta kaç öğretmen eder?
Şaşırıyorum…
-O nasıl soru Kerim Amca?
Kerim amca telefonda uzun uzun gülüyor. “Bak” diyor ve ekliyordu: “Okulun akıllısı Zafer, cevabını bilemediğin bir soru buldum işte. Şimdi telefonu babana ver ve sor. O sana yanıtını verir…”
Babamla Kerim Amca’mın telefon görüşmesi bitince, babama soruyorum:
-Baba, Kerim Amcam sordu. On yumurta kaç öğretmen eder?
Babam da gülmeye başlıyor. Ardından, gülerek başlayan, ama bittiğinde ikimizin de gözyaşlarıyla yıkanan aşağıdaki şu öyküyü anlatıyor:
“Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin yaklaşık 20 kilometre güneyinde yan yana iki orman köyü vardır;
Boşnakköy ve Armutlu…
Her iki köyde de hayat zor, insanlar yoksuldur.
1950 yılının güneşli bir Temmuz sabahında, bu iki köyün en çalışkan iki öğrencisi Ali ile Kerim, birkaç yıl içinde öğretmen okullarına dönüşecek olan Köy Enstitüsü sınavına katılmak için ilçe merkezine yola çıkarlar. Tabii ki yürüyerek…
Ali’nin elinde küçük bir sepet ve sepetin içinde de 10 tane yumurta vardır. Evde para olmadığından, annesi ilçede satıp, sınav için lazım olacak kalem, silgi ve kalemtıraş gibi ihtiyaçları alması için bu on yumurtayı, biraz kendi evinden, biraz da komşulardan toplayarak Ali’ye vermiştir.
Ailesi daha da fakir olduğundan, Kerim’de o da yoktur…
Yaklaşık 20 kilometrelik yolu yürüdükten sonra ilçe merkezine ulaşır iki çocuk. Hemen oradaki bir bakkala girip on yumurtayı satan Ali, eldeki parayla bir kalem bir silgi ve bir de kalemtıraş alır. Kalemi ve silgiyi ikiye bölen Ali, yarım kurşun kalemin ucunu da açarak arkadaşıyla paylaşıyor. Ve büyük bir heyecanla sınava girer Ali ile Kerim.
İkisi de başarmıştır…
Ancak bilmedikleri bir şey daha vardır: Sınav iki gün…
Bu iki küçük köylü çocuk, sınav sonrası akşama doğru yürüyerek köylerine dönmeyi düşünürken, şimdi Hükümet Konağı’nın önünde, neredeyse ağlamaklı geceyi nerede geçireceklerini bilmeden, bir aşağı, bir yukarı yürümektedir…
Cadde üzerindeki evlerden birinde, bu iki köylü çocuğu merakla izleyen bir kadın, onları eve davet ediyor; durumu öğrenince de onların karınlarını iyice bir doyuruyor. Akşama eşi de işten geldiğinde, bu iki çocuğu bir yere bırakmayıp, misafir ediyorlar.
İkinci gündeki sınav da başarılı geçmiştir. Aileye teşekkür edip köylerine döner iki arkadaş…
İki arkadaşın birkaç ay sonra Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü’ne kayıtlarını yaptırırlar… Ve başarılı bir eğitim sonrası da şanla şerefle geçen 30 yılı aşkın öğretmenlik yaşamları başlar…
İşte, “10 yumurtanın iki öğretmen ettiğini” bu hikâyeden öğrenmiştim…
Babam, öykünün sonunu şöyle bağladı:
“BAK OĞLUM, KÖYDEN ON YUMURTAYLA ÇIKAN İKİ ÇOCUĞUN ÖĞRETMEN, SUBAY, MÜHENDİS, MİLLETVEKİLİ VE HATTA CUMHURBAŞKANI OLABİLDİĞİ YÖNETİME CUMHURİYET DENİR…”
İşte böyle değerli okuyucular… 24 Kasım Öğretmenler Günü bir kez daha kutlu olsun…